Başarılı Öğrencilerimiz Ödüllendirildi

Başarılı Öğrencilerimiz Ödüllendirildi

Başarılı öğrencilerimiz ödüllendirildi. Cuma günü bayrak töreninde İmam hatipler arası kompozisyon yarışmsında ilçe 1. si (Ubeydullah YILMAZ) ve ilçe 3. sü (Muhammed YILDIRIM) ile hafızlığını tamamlayan öğrencimiz Osman CEBECİ okul idaresi ve Aile Birliğimiz tarafından ödüllendirilerek başarı belgesi verildi.

öğrencilerimizi tebrik ediyoruz

 

12.11.2017 459

1.Ubeydullah Yılmazın yazısı

                                                      ÖNCÜLÜĞÜMÜZ ÖNDERLİĞİMİZ
Biliyoruz ki büyüklerimiz yüreklerini dağlayan sevdalarıyla, milletinin dualarını arkalarına alarak yola çıkmışlar, Allah’ın dinini yaşamak ve güzel örnekler sergileyebilmek için birer yol gösterici olmuşlardır.
Ben, bir imam hatip çocuğuyum. Hep söylerdi babam imam hatipli olmak diye. İlk başlarda benim için çok anlam ifade etmeyen bu ifade, zaman geçtikçe yüreğimi kıpırdatmaya başladı.Babam neden böyle bir ifade kullanıyordu acaba, diye düşünüyordum. Bir gün sordum babama imam hatipli olmak neden bu kadar önemli diye… Babamda sen milletimize önder olacaksın, dedi.O an, omuzlarıma bir ağırlık çöktüğünü hissettim .Önder olmak ve ben.
Günler geçti, kendimi şehrimin imam hatip ortaokulunda buldum. Heyecanlıydım, babamın söylediği gibi önder olmalıydım.
İlk günümü hatırlıyorum. Allah’a sığınmıştım ve besmeleyi çekerek önder olma yolunda ilk ve bereketli adımımı atmıştım. Rabbimizin rızasına nail olma uğrunda attığım bu küçük adımlarımın hedefe ulaşacağına inancım tamdı. Yarıda bırakamazdım bu kutlu yolculuğu. Bitirdiğim ortaokuldan sonra imam hatip lisesiylede taçlandırmak gerektiğini düşünmüştüm ve hiç tereddüt etmeden imam hatip lisesine kaydoldum. Hocamın derste okuduğu bir ayeti kerime meali beynimde şimşekler çakmasına, yüreğimin coşkuyla çarpmasına sebep oldu. Rabbimiz Furkan suresinin 74. ayeti kerimesinde ‘’Bizi muttakilere önder eyle’’ buyuruyordu. Hemen babamın önder olacaksın sözü geldi aklıma ve imam hatipli olmanın farklı bir duygu olduğunu o an daha iyi anladım.
İmam hatipli olmak;
Derdi olmak, bir sevdası olmak, bir davası olmak demektir. Zannediyorum ki bu dert ve bu sevda bizim ismimizde saklı. Bilmeliyiz ki toplumun önderleri olarak, peygamberimizin bize bıraktığı kutsal emaneti en güzel şekilde yerine getirme sorumluluğu üzerimizdedir ve ölene kadar da bizimledir. Önderiz biz, hatibiz biz, derdimizi en güzel anlatanız biz. Rabbimiz ayetinde ‘’Allah’ın dinine yardım edin ki Allah da size yardım etsin.’’buyuruyor. İşte bundan dolayı inancımız ve azmimizle bu kutlu yolda yılgınlık göstermemeliyiz. İnsanlığın bu kadar ifsat olduğu bu dönemde sorumluluklarımızın farkındayız. Bizler insanlığa hizmet etmek yolunda hangi mesleğe sahip olursak olalım, nereye gidersek gidelim ruhumuza nakşolmuş bu bilincin ve imam hatiplilik ruhunun sonsuza dek soy ismimiz gibi bizimle beraber olacağını unutmamalıyız.
İmam hatipli olmak demek;
Merhum Akif’in dediği gibi asımın nesli olmak demektir.
Üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘’Kim var, denildiğinde sağına ve soluna bakmadan ilahi rıza uğruna ben varım demektir.’’ Ömrünü bir gayeye vakfetmiş ve yüreği merhamet dolu bir insan demektir. En güzel sözle Allah’a çağıran demektir.
İmam hatipli kardeşim,
Kur’an ve sünnet yolunda Rabbimizin ilklerine vePeygamber Efendimizin hatırasına sahip çıkacak nesillersenin irşadını bekler. Ümmetin ve memleketin ümidi bizleriz. İşte bu bilinçle karanlıkları aydınlatacak ilim ve irfana sahip olmak için tüm gücümüzle çalışmalıyız. Bu kutlu yolda önümüze çıkan engellere aldırmadan ‘’Rabbimiz Allah’tır.’’ diyen Hz. Yusuf ve Hz. Musa misali ve peygamberimizin yanında yetişen Musab’lar, Zübeyr’ler, Zeyd’ler misali istikamet üzere dimdik durarak yürümeliyiz. Bizler biliyoruz ki şanlı ecdadımızın destansı mücadelesi bu yolda yürürken bizim geleceğe daha güvenle bakmamızı sağlayacaktır. Bizler bu mücadelenin şahidiyiz. İmam hatipli olmak fatihin nesli olmak demektir. Gerçek gücün maddiyatta değil maneviyatta olduğunu bilmek demektir. Bu inanç ve şuurla her ne pahasına olursa olsun galip geleceğine inanmak demektir.
İmam hatipli bir komşumuz vardı, adı Abdullah…15 Temmuz darbe girişimi gecesinde arkasına bakmadan, ben varım diyerek çoluk çocuğuyla helalleşip meydana indi. En öndeydi, önderdi insanlara haykırıyordu. Korkusuzca bir mücadele içine girmişti.Karanlık bir geceydi ama bu geceyi aydınlatan sanki Abdullah abinin etrafında yayılan ışık huzmeleriydi. Kalbi iman dolu abim, bir anda bir vatan haininin sıktığı kalleş bir kurşunla yere uzanmış yatıyordu. Dudağının kenarında küçük bir kan damlası birikmiş, pirinç tanesi gibi dişleri kana bulanmıştı. Tebessüm eden bir çehreyle ‘’vatanı hainlere teslim etmeyeceğiz’ der gibiydi Abdullah abi önder olmuştu, önden gitmişti.
İmam hatipli olmak bir ruhtur ve bunu sahibine en selim bir şekilde teslim etmek demektir. Rabbimiz, bizleri önder eyle. Önderliğe layık bir hayat yaşamayı bizlere nasip eyle. ÂMİN….

 3.Muhammed Yildirimın yazısı.

                                                                               YUSUF GİBİ OLMAK 
Çok izbe bir hayata sürüklenmiştim. Allah’ın haram kıldığı birçok şeyi nedensiz kabullenmiş; vatanından sürgün yemiş bir insan misali kendimi, memleketimi arıyordum.
Liseye düz lisede başlamış, 10. sınıfta kalmıştım. Babam beni en başından beri şu tepedeki okula göndermek isterdi. Biz sana İslam’ı öğretemedik, git orada öğren derdi. Ben Allah’tan bihaber, sadece ata dini olduğu için kimlik kâğıdında yazandan ibaret bir Müslümandım, onunla tanışana kadar.
Mevsimlerden sanırım sonbahardı. Karadeniz’de yağmurun bol yağdığı bu bahar gününde onunla çok enteresan bir yerde tanışmıştık.
Serseri bir öğrencinin yapacağı her şeyi yapan çok kavgacı bir öğrenciydim. Bir gün ıssız bir sokakta kendimi kavga içinde bulmuştum. Ne oldu çok hatırlamıyorum lakin uyandığımda o karşımdaydı, elimi yüzümü temizliyordu. Ne yapıyorsun, diye çıkıştım. Tek amacı bana yardım etmekti belki ama “Ben olsam eder miydim?” sorusu kemirmişti beynimi. Beni orada ve o halde bırakmaya niyetliydi, koluma girdi ve beni evime getirdi. O gün anlayamadığım bir şey de yolda giderken bir caminin avlusundan geçiyorduk, o esnada ezan okunmuştu. Beni burada bekle, namazımı kılıp geleyim demişti. Abdestini alıp camiye koştu. Ben de: “ Bu adam ne yapıyor?” diye düşündüm. Neden namaz kılıyordu ki? Ben neden kılmıyordum? Öyle garip bir tanışmanın ardından dost olduk onunla. O, tepedeki “İmam Hatip Lisesi” adlı okula gidiyordu; ben de o kaldığım senenin ikinci dönemini yaşıyordum. Hayatımda büyük değişimler olacaktı, onu o gün hissetmiştim. Bir dahaki dönemde ben de tepedeki okula gitmeye karar vermiştim. Onunla her gün okula gidiyor, o eski izbe ortamımdan kendimi çekip çıkarıyordum. Yeni okul ve o yeni dost bana çok şey öğretmişti. Kuran’ı Kerim okumak, hadis okumak, şu mistik, metafizik diye adlandırılan çok uzakta aradığımız aslında şu kimliğimizde yazan “İslam” kelimesi kadar yakın olduğumuz Müslümanlığı öğrenmek mutluluk ötesi bir şeydi. Sanki vatanına kavuşmuş, memleketine kavuşmuş bir insan gibi ben de kendime kavuşmuştum.
Eskiden bir davam yoktu, bir inancım yoktu. Şimdi imam hatipli gibi yaşamak ideali davamız olmuştu. İzbe ortamımda tanıştığım bir arkadaşımla karşılaşmıştım. Bir gün sohbet esnasında “İmam Hatipli olmak nedir?” diye sordu. Ben cevap veremedim. Artık cevabını bulmak istediğim tek bir soru vardı: İmam Hatipli olmak ne demekti? Bu soruyu hocalarıma sorup, cevabını çok rahat öğrenebilirdim; lakin ben davamı kendim öğrenmek istemiştim. Okul koridorunda gezerken bir yarışma başvurusuyla karşılaştım. İmam Hatipli olmakla alakalı kompozisyon yarışması yapılacaktı yarışmaya ben de başvurdum.
“ İmam hatipli olmak, hakkın rızasını kazanmak gayesiyle dolu olmak, koca bir milletin mirasçısı, koca bir davanın temsilcisi olmaktır
Akif’in arzuladığı gibi “Asımın nesli” olmak, Cahit’in dediği kardeş kavgasına nihayet olmaktır. Kim var diye sorulduğunda sağına soluna bakınmadan ben varım cevabını verebilen, her ferdi benim olmadığım yerde kimse yoktur, bilincinde bir dava adamı olmaktır. Zaman değişse de devir değişse de değişmeyen tek doğru Rahman’ın kitabıdır deyip, şekli riyadan uzak, bütünüyle İslam olmaktır imam hatipli olmak. En önemlisi neslin uzaklaştığı tüm manevi değerleri ihya etmek ve yüceltmek için mücadele etmektir. İmam hatipli olmak, tarihin anlamadığı Abdülhamit’i anlamak, ezan uğruna yiten bir ömürde Menderes’i bulmaktır. Tek gayesi ümmet olan dava için mücadele eden mücahitler gibi mücadele etmek, yeri geldiğinde “Bana ne onlardan” diyebilmektir. İlkesi İslam olan herkese hiçbir gücün pranga vuramayacağını ifade etmektir imam hatipli olmak. Kısacası davası olmak, gayesi Allah rızası için yaşamaktır imam hatipli olmak.”
Yazımı komisyona iletmiştim. İçimde kıpır kıpır bir heyecan vardı. Ödül için değil, İmam Hatipli olmayı en iyi şekilde ben anlatmak istediğim içindi bu heyecanım. Ne de olsa heyecanlarımı yitirmemeliydim. Cuma günü okul çıkışında törende açıklanacaktı birinci… Müdür bey ismimi zikrettiğinde birinci olduğumu öğrendiğimde heyecanım katlanmıştı. O kâğıtta yazılanların gereği bir insan olmalıydım artık.
Ne de olsa İmam Hatipli olmak sözleriyle eylemleri bir olmaktı. Beni kavgadan kurtaran, izbe hayattan kurtaran Yusuf gibi olmaktı. Yusuf olmaktı…

12-11-201712-11-201712-11-201712-11-201712-11-2017